Kuzucuk hassas.
Bacakları için verdiğimiz ilaçlar mide koruyucusu kullandığı halde midesini yıprattı sanırım, ilaçları bıraktık bu defa da mideyi rahata erdirmeye çalışıyorum :)
Dün akşam eve hava kararınca geldim, kimse de yoktu, Orhun evden çıkarken ışığı açmayı unutmuş, Duck'ın da korktuğu şeylerden biri karanlık, bebeklikten beri evde hep bir ışık açık bırakırız onun için.
Bir geldim korkarak geliyor karanlıktan, ışığı açtım beni gördü sevindi falan derken bir baktım çok garip bir şekilde kusmuş salona 3 parça..
Normalde zaten akşam 5-6 gibi yemeğini yemezse açlıktan kusar ama sadece su gibi bir şey kusar, yediği bir şey rahatsız ettiyse daha hiçbir şeyi sindirmeden olduğu gibi kusar falan..
Bu defaki acayip garip bir şeydi hatta ben bağırsakları bozuldu da eve kaçırdı sandım, sonra bakım ki kokusu bildiğin kusmuk :))
Neyse onları temizledik ettik, dışkısı da simsiyah!
Vetimizi aradım tabi, artık hangisi ordaysa paniğiyle :)
Rymadil yerine daha uygun fiyatlı bir ağrı kesici vermiştik o rahatsız etti sanırım, neyse daha ilk günden :)
Onu da bırakalım sadece Lansor verelim dedi, diyet mama yerine de lapa dedi.Lapa yapmaya başladım.
O sırada da mutfağı ayna kaplamak için çağırdığımız aynacı geldi. Oğluş hem aç, bir yandan da heyecandan yiyemedi lapayı. Neyse adam taktı gitti aynayı, biz de lapayı paylaştık Duckla, bir avuç şeyi paylaşınca tabi yetmedi , bir lapa daha yapıp onu da paylaştık :))
Sabah iyiydi , kakası normal renkte ve yine diyet mama yemek yerine ikinci lapayı hüpletmenin heyecanı :)
Glycoflex'i de korkarak verdim, bir şey olmaz inşallah midesine diyerek.
Baba gelsin artık eve, onsuz hayat çok zor ve ne zaman gitse başımıza bir şey geliyor :))
Her gece camda onu bekleme anlarındaki bakışlarının acıklılığı da cabasıı :)
Yaklaşınca, biz de aa ne tatlıymış falan dediğimizde korku biraz geçiyor ve koklaşıyor neyse ki :))
İsmi de Paşa'ymış :) Kırma olduğunu düşündük çünkü tüyleri bir rott a göre biraz uzundu ve yumuşacıktı golden gibi :))
Ben biraz hasta olduğum için (evet ve malesef haala) çok gezdirmedim Duck'i ama arada poz verdik birlikte işte :))
Babasiyla ormanın içine daldılar :))
Duck çok mutlu oluyor böyle başka bir yerde hepbirlikte yürüyüş yaptığımızda :))
Ben kendimi yormamak için yavaş yürüdüm biraz, hep de arkada kaldim tabi :))
Polislerle yürüyen iki köpek vardı, biri yanlarına yaklaştırmak istememişti havlamıştı ama diğeri oyuncu çıktı, otoparkta yakaladı bizi :))
Mama sorunumuz başladı yine.
Kısırlaşmadan önce en büyük dertlerimizden biriydi hiçbir mamayı yememesi, biz de mecburen sevmese de ona en iyi geleni alıp üzerine illa birşeyler karıştırıyorduk.
Specific ve Proplan Somonlu dışında da malesef pek iyi gelen mama görmedik resmen!
Orijen ve Hill's ishal yapıp tüylerini döküyordu, yine aynı şekilde Acana, Royal Canin bilmemne ve deneyip de adını hatırlayamadığım diğer mamalar.. Tavuklu yediyse kuzulusu yok balıklısı bilmemne sürekli deniyorduk Specific ile tanışana kadar.
Specific baya iyi geldi, yedi de yedi ama sonra üstünde sos olduğu halde yememeye başladı. (Sos dediğim de tavuk-kabak-havuç-pirinç karışımını haşlayıp blenderdan geçirdiğim bir yemek veya sabah onu yediyse akşam aynı sosla yemediğinden artık o an ona uygun sağlıklı ve sevebileceği ne buluyorsam ondan yemek yaparak üstüne seriyordum :) ) Zaten o yememeye başladığı dönemde specific'i türkiyeye getiren firma da değişmiş sanırım fiyatı da inanılmaz artmıştı aldığımız yerler satmamaya başladı.
Derken Proplan somonlu ile tanıştık. Hem hassas mideliler için yazıyordu, gaz problemini de büyük ölçüde çözmüştük. Tüyleri inanılmaz güzel olmuştu, yumuşacık ve gür.. Herşey iyi güzel derken bunu da üzerinde sos olduğu halde ağzına sürmemeye başladı.
O dönem de birçok mama GDO sorunu nedeniyle gelememiş falan diye yeni yeni mama markaları türedi. Bu mama markalarından en çok Britt tutuldu gözlemlediğim kadarıyla ve sağdan soldan , tanıdıklarımızdan aldığımız tavsiyelerle Britt mama alalım dedik, yine balıklı olsun tüyleri bozulmasın dedik.
Britt'e başladığımız dönem de şans olarak kısırlaştığı dönem oldu.
Şimdi 1 paket mama bitmek üzere, hep kısırlaşma nedeniyle sindirim sistemi değişti ondandır diye düşündüm ama bu kadar da olabilir mi artık bilmiyorum.
Günde tam 4 defa - gece sabaha kadar tutamadığından balkondaki pedine olmak üzere- evet tam 4 defa kocaman kocaman kakalar yapmaya başladı.
Evet ek olarak meyve sebze veriyorum ama yani eskiden günde 1 salatalık yiyorduysa şimdi 2 yiyor, bu 4e çıkarmazdı diye düşünüyorum.
Gaz sorunu başladı ama onun havalarla alakalı olduğunu düşünüyoruz, yerler soğudu, patilerini üşütüyor ve sürekli pıs pıs pırt yaparak dolanıyor :))
Tüm bunları geçtim, hadi olabilir ama resmen tüyleri eskiden dökülmediği bir şekilde dökülmeye başladı, o yumuşak bakımlı hali gitti. Üstteki tüyler bir türlü çıkmadı zaten, alt kat dökülenlerden kalanla idare ediyor ama azıcık ve sert. :(
Yani evet kış geldi, mevsimsel dökülmedir diyorum o sorun değil ama bu şekilde azıcık kalacak kadar hiç dökülmemişti ve eski yumuşaklığı kalmadı resmen tüylerinin.
Tek aynı kalan yanı ışıkta parlıyor..
Bu Britt de yaramayanlar olarak girdi gözümüze.
2. paketi almayız artık.
Yemek seçme sorunu da ortadan büyük ölçüde kalktığından yine Proplan Somonlu hakkımızı kullanacağız.
Ama önerilerinize açığız?
Hangi mamaları kullanıyorsunuz- tavsiye ediyorsunuz?
Kral Duck'ın yeni arkadaşı, sitemize de yeni taşındı diyebiliriz :D
Sitenin en alt sokağında en sondaki villası bir süredir satılıktı ve bir-iki ay önce de ismini bilmediğim bir şirket tarafından satın alındı ve sadece call center hizmeti için kullanılıyordu. Bir de yavru köpek almışlardı.
Biz de her sabah-akşam o yolda yürüyüş yaptığımız için ve Duck o sokaktaki tüm köpeklerle bahçe kapısından oynaştığı için Kral'la da tanışmış oldular.
Çalışanlar bakıyor köpeğe ve köpeklerle ilgili pek birşey bildikleri söylenemez, yine de iyi niyetliler.
Yavru olduğu için (sanırım 4 aylık ama Duck'la nerdeyse aynı boyda olucak :D ) çok canı sıkılıyor tabi Kral'ın bütün gün tek başına bahçede ve neyse ki bunu fark etmişler. Her öğlen gelebilirseniz oynatırız Duck'la dediler. Ben de seve seve götürüyordum tabi vakit buldukça.
Şimdi bayram olduğu için de 9gün kimse yok tabi. Yemek vermek için gelen adam da muhtemelen su vermeyi aklına bile getirmiyor ve bunu fark ettiğimizden beri bahçelerine girip bir kaba su koyup Duck'la Kralı oynatıyoruz.
Bahçeleri inanılmaz kirli diye ben öğlenleri bahçenin dışına çıkartıp oynattırıyordum ama tabi şimdi çalışanlar olmadığı için kaçarsa diye cesaret edemediğimden biz bahçeye giriyoruz ve tabi aylık da olsa Duck'tan güçlü bir köpek olduğu için bazen Duck'ı yere deviriyor.
Bugün de Duck baya dirense de 20 dk sonra falan artık bıraktı kendini yere, çamurda oynadılar baya bir. Bu bugün çektiğim 2. videoları sanırım :) Çok komikler.
Videodan sonra zavallı Kral'ın suyunu doldurup eve döndük ve evde doğru banyoya soktuk Duck'ı. Bir güzel yıkandı kurulandı, pencere keyfi yaptı. Hafif nemli olduğu için de üstüne bir havlu örttük üşümesin diye :))
Fotoğraflar ve video cep telefonumla çektiklerim, idare etmelik. :)
Bayram devam ediyor ve hepimiz evde oturduğumuz için bu günlerde hayat Duck'a güzel..
[Kendime not: Bir sonraki blogda kısırlaştırma sonrası değişikliklerini anlatmak istiyorum. Çok hanım bir kız oldu Duck efendimiz :)) ]
2senedir kullandığımız ve bir türlü bozulmayan fleximiz sonunda bozuldu. Kullandığımız süre boyunca yerlere düşüp pat pat sürüklendi, aniden çekmelere dayandı, kaç defa denize düştü bilmiyorum, çamaşır suyuyla bile temizlenmeye dayandı ve sonunda içindeki geriye saran makara sistemi iflas etti.
Seviniyorum çünkü flexiye hiçbirşey olmazken benim elimin orta parmağımın bağlantı noktası tutma yerinin sertliği nedeniyle önceleri yara oldu sonraları da sertleşmişti. Elim acıyor tasma bozulmuyor, bozulsa da değiştirsek diye neredeyse 1,5 yıldır bekliyordum. Çok sevindim tabi.
Dün bütün gün resmen camda bekledik yeni fleximizi ama MNG Kargo'nun hainliğine uğradık. Resmen gün içinde getirmeyi yetiştiremedikleri paketi bugün aradığımda dün 2defa geldik bulamadık diye geçiştirmişler (gelmediklerinden eminim çünkü resmen camda bekledik ve kapıda falan hiçbir yerde de not yok zaten), neyse gittik kendimiz aldık. Ve kavuştuk yeni yumuşak tutma yerli fleximize.
Normalde genelde Juenpetmarket 'ten alışveriş yapıyorduk ama bu flexi en uygun ve güzel Petburada'da varmış, 50Tl alışverişe de ücretsiz kargo varmış, tamamlayalım diye bir de su kabı aldık bizimki eskidiği için. Biraz battal boy almışız sanırım mama kabının yanında uçan daire gibi duruyor ama eğlenceli oldu.
Duck her zamanki gibi yeni şeyleri çok sevdiğinden inanılmaz heyecanlandı paket açılana kadar. Açtıktan sonra da önce su kabına su koyduk , hemen içmeye başladı ama sonra birden durup eskisinden de içmeye başladı. Hepsi beniim der gibi :))
Sonra da flexisi dikkatini çekti. Herşeyin ne olduğunu bilir tabiki de, hemen gitti göğüs tasmasının yanına, hadi çıkıp da kullanalım der gibi birşeyler yaptı. Çıkmadık tabiki de ama sonrasında çıkarken onu taktığımızı görünce sevindi hemen, yürürken de arada bir durup yaladı flexisini. Komik çocuk.
Sakin yürüyüşlerimiz devam ediyor. Yarın dikişler alınacak ama yarasının görüntüsünde herhangi bir değişiklik yok. Umarım en kısa zamanda geçer o inanılmaz şişlik ve morluk. Gördükçe içim gidiyor kendimi kötü hissediyorum ne hale getirdik çocuğu diye..
Şimdi sakiniz, uyukluyor. Ben de yarın dikişlerinin alınması için randevu alacağım.
Bakalım yarın neler olacak. :)
Yapalım mı napalım, kaçtı gitti, aman ya şöyle olursa ya böyle olursa derken Cuma günü sabah bir baktık veterinerdeyiz.
Benim panik oğlum tahlil amacıyla kan almak için koluna o lastikimsi şey bağlandığı anda normal dışı bir şey yapıldığını fark edip birden panik oldu. Babası kan görmeye ve Duck'ı öyle görmeye dayanamadığından sanırım yanımızda değildi içerdeydi ve biz 3 kişi zor tuttuk oğlanı. Normalde hep sakin durur o masanın üstünde..
Saat 11di sanırım operasyonu başladığnda, tam olarak ne kadar sürdü bilmiyorum ama biz 4gibi evdeydik.
Evet operasyonu yapan açısından ve süresi açısından basit olabilir ama öyle efsaneleşmiş kadar da kolay olmadığını düşünüyorum ben.
Duck için tam bir işkence gibiydi ve benim için de onu öyle görmek...
Azıcık bir anestezi yetmiş uyuması için ama ayılması zor oldu biraz. Önce yanımızda masada yattı, başına oturup sevdik.Zaten hep başındaydım. İlk serum takıldığında biraz kendine gelir gibi oldu, bizi fark edince deli gibi kuyruk salladı , kafasını kaldırmaya çalıştı küt küt düştü tabi o kafa, kalkamayınca biraz canı sıkıldı sanırım durdu kuyruk sallamalar tabi. Sonra canının da acıdığını fark edince tekrar uyudu,zaten tam ayılmamıştı.İkinci serumda daha ayıktı ve hiç mutlu değildi tabi, kötü kötü rüyalar gördü sanırım, en azından kötü rüya gördüğü zamanki gibiydi. Ayıldıkça kötüleşti gibi..1-2 defa kalkmaya çalışıp kalkamayınca da altına kaçırdı, sonra biraz kaldıralım dışarı yapsın hem hava alsın dediler, ayakta duramadı, düştü. Tekrar kaldırdık ve ayakta durabilmesi için tutarken yaptı neyse tüm çişini içeriye, dışarı çıkacak kadar yürüyemedi tabiki de ayakta zor duruyordu. Aferin falan dedik üzülmesin diye. Tekrar yatırdık, yine ufak ufak kaçırdı. Kalkmaya çalıştı yine panik oldu falan.
Bunların hepsi normal tabi ama onu öyle görmek ve buna senin neden olman öyle iç burkucu birşey ki..
En son tamamen ayılması için bir iğne daha oldu. O da yan etki olarak titreme yaparmış, baya bir titredi vücudu, o panik ben ondan panik. Yürüyor güya ama saçmasapan bir şekilde, düştü düşecek. Titriyor zaten zangır zangır.
En son da o bölgeyi tekrar temizleyip bandajlanması için tekrar yatırdık biraz ama Duck yine panik ve feryat. Neyse hallettik hepsini.
Yolda kusmasın diye de serum sırasında bir ilaç vermişlerdi. Titreye titreye bindik arabaya. Ben de en arkaya onun yanına bindim. Canı acıdığı için oturmuyor, vücudu titrediği için ayakta zor duruyor ve de deli gibi de trafik var.
Neyse eve geldik. Önceki gün akşam 7den beri birşey yememişti ve geceden beri de su içmiyordu. Su da yemek de verebileceğimiz kadar zaman geçtiğinden su kabına 2 bardak su koyduk, azıcık içti. Geceyarısına kadar da hiçbirşey yemedi, en sevdiği şey tavuk dahil... Yemek yemediği için de ağrı kesicisini de veremedik. Canı acıya acıya kıvrandı öyle. Neyse ki gece elimle 1-2birşey yedirdim zorla..Verdik ilacını.
Canı acıdığı için ne oturuyor ne yatıyor, kafasına elizabet takarsak sanki pause tuşuna basılmış gibi kesinlikle 1 adım bile kıpırdamadan kafasını yere eğip öylece duruyor.Kıyamadık çıkardık. Zaten ağır birşeymiş, kafasını taşıyamıyordu Duck. Bütün gece öyle ayakta dolandı. Hatta bir ara ayakta uyudu öylece atlar gibi.
Yatırıyoruz arka tarafı acıdan sanırım titremeye başlıyor hemen kalkıyor, hiç yatamadı resmen. En son gece 2 ya da 3tü sanırım artık dayanamadım önce balkona götürdüm çişini yaptırdım hasta pedine, sonra yatağa yatırdım yanıma, kolumu da karnına koydum kalkamasın diye sarılarak, öylece uyumuşuz sabaha kadar.
Duck zaten küçüklüğünden beri azıkcık bir yeri ağrırsa yatamaz hiç, dolanır evin içinde kıvrana kıvrana mırın mırın ama tabi bu kıvranmanın en üst aşamasıydı onun için.
Öyle kızdım ki o böyle acı çekerken ,durduk yere çocuğun canını acıttığımız için kendime.
Ama dün biraz daha iyiydi, bugün biraz daha iyi.
Yine aşırı zorla tek tek yemeğini yiyor, genelde uyukluyor ama uyanık olduğu anlarda yine o mutlu duck geri geliyor ve ben de mutlu oluyorum.
Şimdilik sürekli gözümüz üstünde, pek rahat değiliz.
Bu haftayı da atlatırsak bir süre böyle şeyler yaşamak ve yaşatmak istemiyorum.
Çiftleşme isteğiyle kaçma dışındaki hiçbir huyu da hiç değişmez inşallah,
hep benim mutlu Duck'ım olarak kalır :)
Bu da dün akşamki yorgunluğumuzdan bir fotoğraf, yaman çekmiş.. :)
Yaman geldi.
Baba'nın yanından ayrılmamak uğruna dışarı bile çıkmak için tutturmuyor Duck.
Çok özlemişiz, kocaman da seviyoruz.
Üçümüz yan yana olunca bayılıyorum Biz'e :)
Damla damla değil de çok yağan yağmur Duck'ın en büyük kabusu.
Dışarıya çıkılmıyor, koşturulamıyor, olucak iş değil! O kıymetli tüyleri sırılsıklam oluyor, evde kurulanma faslı falan derken amaaan yani :)
Eğer o tasmasız dolaşırken birden hızla yağmur yağmaya başlarsa da deliler gibi koşturuyor, ben de ona yetişemediğimden evin kapısında buluşuyoruz.
İlk başıma geldiğinde panik olmuştum tabi. Duck yok, kaçtı napıcam ben şimdi diye paniklemişken bir baktım ki evin kapısında beni bekliyor :)
Henüz öyle çok yağmurlu günler başlamadı tabi ama pazar günkü hava kış alıştırmaları yaparken biz de evde bunalıma girdik :)
Penceresi açıktı ama minderi yağmurdan ıslanıyor diye serilmemişti mesela, keyifle dışarıyı izleyemedi.
Ya yağmur biterse ve biz fark etmezsek de dışarı çıkamazsak diye de yağmur yağdığı süre boyunca pencere başında bekledi.Bu arada tüm oyuncaklarını da camdan aşağı atmış, elimize poşet alıp aşağı inip onları topladık.Çamur olmuş tabi hepsi, makinaya atıp yıkadık ama makinadan çıkana kadar sanki yıllardır onlarla oynamamışçasına bir sabırsızlık, ikide bir gidip hala bitmedi mi kontrolleri..:)
Bir ara öyle bir panikle dışarı çıktık ki üstümü değiştirmeyi unutmuşum aceleden, yürürken bir anda ne rahat bu üstümdekiler ne giydim ki ben diye 2snlik bir düşünce sonrası bir baktım ki pijamalarımla sokağa fırlamışım :))Normalde kimseye rastlamam ama öyle çıktım ya bir sürü kişi gördük eve girene kadar, rezillik :D
Bu ara Çıtırla çok karşılaşıyoruz ve akşamları hepbirlikte yürüyoruz. Duck da ben de çok mutlu bir şekilde eve dönüyoruz Çıtırlarla yürüyünce.
Ev içinde de ağızda çıngırakla koşturma telaşının devam etmesi dışında yeni bir eğlence bulduk. İkeadan Duck'ın mamasını karıştırmak için aldığım çocuk kaşıkları ile yemek sonrası oynamaca.
Plastik kaşıkla da nasıl oynanırmış ki dediğinizi duyar gibiyim sanki. Şöyle ki, kaşığı ağzınıza alıp kafanızı sağa sola sallayarak ilerde bir yere fırlatıyorsunuz. Sonra koşup (sanki kaşık çok uzağa gitmiş gibi) hemen kaşığı alıp tekrar ağzında savuruyor.
Oynarken bana bulaşmıyor diye düşünüyorum ama evde sürekli hareket eden bir şey olunca kendi hareket etmese bile yoruluyor insan. Ama yürüyüş ve oyun sonrası uykulu ve yorgun bakışlı o kuzu halleri yok mu..
Duck denize girmeyi ne kadar çok seviyorsa ben de ona sarılarak uyumayı o kadar çok seviyorum.
Bizim evde İstanbulda yaz demek sıcak demek,pati patiye bile uyuyamayacak kadar sıcak demek, taşlara yatmak demek.
Ama Eylül geldi artık, Duck'ın İstanbulda yaşamaya başladığı ilk ay Eylül..
2sene ne çabuk geçmiş.
Eylül geldi ve benim en büyük keyfim Duck ile sarılarak uyuma günlerimiz başladı.
Havalar serinledi ya hemen yatak kuşu oldu bizimki. Kıymetli poposu minder, koltuk ve yataktan başka bir yere konmaz artık. Yatakta ben yoksam herhangi bir kıyafetimi alıp onlarla uyuma keyfine de devam.
Geceleri yanıma gelip o koca poposunu karnıma yaslamaya başladı, uyurken ona arkamı döndüysem arkamdan sarılıp belime patilerini koymalar başladı, sabah da kafamın üzerinde bir kafayla sıcacık uyanma keyfi..
Havanın sıcak olmasını değil de soğuk havada sıcak kalabilmeyi seviyoruz Duck da ben de..
Tabi evde uyku durumları böyleyken dışarda da kabus demek aslında sonbahar. Hava serinlediği için sıcaktan yavaşlayan tüm hareketlerin yeniden 2 kat hızlanması demek. Benim kırmızı flexi bir tasmanın ucundan koşar adım yürümem ya da tasmasız bir ördeğin çılgınlar gibi koşturması demek.
Yağmurlar da başlarsa bütün gün pencere başında ne zaman bitecek bu yağmur homurtuları da başlar diye bekliyorum şimdilik.
Her mevsim güzel.
Ama Duckla mevsimler başka bir güzel..
Dün akşam bizim apartmanın toplantısı vardı, saat 22.00'de.
Normalde evden dışarı çıkınca bile arabaya binip de değil de yürüyerek gidiyorsam peşimden feryat etme olasılığı olan Duck (onsuz yürüyüş yaptığımı sanıyor da ondan yoksa onu bıraktığım için değil) bir de evden çıktığım halde apartmandan çıkmadığımı ya da geri gelip de eve girmediğimi görürse kıyameti koparacağını bildiğimizden Orhun geldi bize. Gelmeseydi gitmeyecektim tabi :)
Orhunla Duck'ı da alıp 21.00 gibi dışarı çıktık, 45-50dk sokaklarda dolandık, koşturduk oturduk falan. Artık yorulmuştur dedik eve dönerken bir yokuş var, o yokuştan siz hızlıca koşup eve gidersiniz, ben de apartmanın alt kapısından girip yöneticinin evine giderim diye planlar yaptık ve başardık.
Tabi Duck eve girerken bakınıp durmuş ben yokum, onlardan önce eve gitmiş olma ihtimalimi düşünüp dışarda bakındıktan sonra bir panik eve koşup odaları aramış, evde de yokum! Panik tabi, annemi sokakta unuttum! :)) Camdan bakınıp durmuş.
Ben de panik halinde gitmiştim apartman toplantısından veli toplantısına dönmez inşallah Duck ile ilgili herhangi bir şey demezler, derlerse ağlarım vallahi çıkar giderim gibi tuhaf düşünceler içindeyken büyük bir tartışmanın içinde buldum kendimi bambaşka konuları hayretle dinlerken. Gece 2 olup da eve dönünce hala camdaydı bizimki. Bir panik bir heyecan karşıladı tabi yıllardır görüşmemişizcesine.
Alıştığının dışında bir şey yapıp da gece geç saatte eve geldim ya, kıymete bindim hemen bugün. Sürekli kucağımda oturdu, bacak hizamda dolandı, gözümün içine baktı falan. Bir kaç gündür o küs hallerinden sonra ben de özlemişim böyle bağımlı yaşamayı. Sarılıp kucaklaşmak hoşuma gitti.
Orhun abisi de bizdeydi tabi, Duck'ın gece geç uyumuş olması sabahın köründe kalkması durumunu da değiştirmediğinden bütün gün bir benim kucağımda bir orhunun kucağında uyukladı.
Güç topladıkça kudurduk evin içinde, yeni kongumuzla oynadık, çocuk parkında koşturduk, gece beni beklerken tüm oyuncaklarını aşağı atmış, yanımıza poşet alıp aşağı indik oyuncakları topladık, onları makinaya atıp yıkadık, yıkanırken makinanın başına ikide bir gidip oyuncaklarımız hala yaşıyor mu sağlam mı diye kontrol ettik..
Apartman toplantısı sağolsun çok eğlenceli bir gün geçirdik bugün.
Duck bizimle yaşamaya başladığından beri ben de köpek bakımı dışında yeni bir eğlence bulmuştum kendime, köpek aksesuarları ve oyuncaklar..
Çoğu köpek sahibi gibi(erkekler hariç sanırım) kendim mi oynayacağım o mu oynayacak bilemediğim bir hevesle köpek aksesuarları, köpek oyuncakları bakar durur oldum.
Duck genelde peluş oyuncaklar, bebek çıngırakları, bebek topları gibi insan oyuncaklarını tercih etse de ben konglar, henüz edinememiş olsak da hol-ee-rollerlar, wubbalar falan kendi kendime bakınıp duruyorum.
Kong da dediğim gibi 2,5 senedir bakınıp da edinmek istediğim bir köpek oyuncağı. İçine bisküvi ya da sevdiği bir yiyecekten dolduruyorsunuz, köpek de onu çıkarmaya çalışarak vakit geçiriyor ve çıkardıkça da yiyor tabi. Ama Duck yemek yeme merakı olmayan, sabırsız bir köpek olduğundan bir türlü cesaret edemiyordum ama geçen gün oynamazsa Lucky'e veririz diye aldım. Lucky ödül için günlerce uğraşabilir.
Ama Duck kıytırık bir bisküvi için kendini yoramaz, alır benim önüme atar hav hav bağrınır çünkü :)
Bugün geldi club safari siparişimiz.Büyük şeyleri sevmediği için de Beagle boyutlarında köpekler için olan orta boy sipariş etmiştik, iyi yapmışız büyük olsa eminim yüzüne bakmazdı. Her kargoya sevinen Duck içinden çıkacakları bilemeden bile sevindi tabiki de.
İçindekilerin kendi için olduğunu görünce de tabi bu sevinç ikiye katlandı.
İçine bisküvi doldururken sabredemedi tabi, delirdi ama bisküviyi koyup da verince önce her yeni oyuncağa yaptığı gibi ağzında tüm odaları gezdirdi ve ardından oturup nasıl bir şeymiş bu diye bakarken içindeki bisküvilerin çıkabileceğini fark etti.
Fark etmesiyle ayağa kalkıp Kongunu dan dan fırlatıp içindekileri döküp yemesi bir oldu.Çok akıllıyım pozları vermeyi de ihmal etmedi :)
Biz Orhun'la ee bu kadar kolay mıydı olduk tabi, hani oyalanacaktı, uğraşacaktı derken büyük bir parçayı sıkıştırdık içine. Yine öyle dan dan atıp çıkardı. Biz hala şoktayız derken 3.yü de deliler gibi sıkıştırdıktan sonra bu öyle dan dan atıp dille ittirince çıkmadı!
Ve yandık tabi. Bizim önümüze fırlatıp havladı çıkarın şunu diye, biz de çıkaramadık :)) İnce bir çubukla üstünden ittirdik bıçakla içindeki bisküvileri parçalamaya çalıştık falan çıkardık :))
Yine ben oynamış oldum tabi.
Şimdilik içinden bir şeyler yemekten çok evde koşturup ağzından fırlatıp peşinden koşup yakalama kısmını daha eğlenceli buldu sanırım.
Bakalım bizim evde Kong modası ne zaman geçecek..
Üşengeçlik fena bir şey.
Tatilden döneli 1 hafta oldu ama Duck ve ben ancak kendimize gelebildik.
Eve ilk girdiğimiz anda odalarda kız arkadaşını arayıp bulunca da hemen koklayıp yalaması ise ayrı bir komediydi tabi. Neyse ki aldatmamış başka bir köpekle, çok sevindi. :))
Öyle güzel bir 15 gün geçirdik ki, bir sürü olay olmasına rağmen eminim o kısacık hayatı boyunca pek unutamayacağı kadar eğlendik. Biz kıkır kıkır Duck kuyruğuyla kıpır kıpır bir şekilde mutlu mutlu atlattık tatili.
Hangi köpek böyle 15gün sabah-akşam düzenli olarak deniz sefası yapabiliyor ki! :)
Tabi sonrasında bu İstanbul sıkıntısı canımızı sıktı tabi.
Bahçe yok!
Veranda yok!
Deniz yok!
Düzenli olarak Duck'ı sevmeye gelen 5 yaş çocuk ekibi yok!
Evin içinde merdivenlerde koşturmaca yok!
İskeleden atlama keyfi yok!
Terasta çocuk havuzu şişirip içinde sularla oynama keyfi yok!
Yok da yok yani, böyle bir İstanbul sevilir mi hiç!
İstanbulun en güzel yanı yolda gelirken feribottan kafayı çıkarıp denizi izlemek ve arabaların lastiklerini koklamak.
Bir de evde baba ile huzur içinde uyuklama kısmıydı sanırım.
Çünkü Yaman da bizi bırakıp şantiyeye dönünce başladı bizim huysuzluklar.
İlk gün benim doğumgünümü kutladık Duckla birlikte başbaşa,eşyaları yerleştirdik falan öyle geçirdik zamanı.
Ama sonrasında günler geçmek bilmiyor..
Evde sürekli peşimde; oynayalım, zıplayalım, sıkılıyorum, eğlence yok atraksiyon yok modunda. Ben de sürekli ilgilenemem tabiki de. E öyle olunca popoyu bana dönüp küsüp oturuyordu.
Birkaç gün Çıtır ile karşılaştık yine, özlemişiz,bol bol koklaşıp oynaştılar.
Yeni taşınan GSD Hector ile Duck'ın en sevdiği oyun olan yanak yanağa Duck'ı kovalamacılık oynadılar, bir iki defa Aşil saldırdı yine son anda kurtardık falan yine sıradan olaylarla geçiyor günler.
Dün üst komşumuzun bebeği ile oynadılar..
Yürümeyi yeni öğrenmiş bir kız çocuğu ve öyle telaşlı yürüyor ki, 1senedir yata yata hayatı kaçırmışım modunda. (Henüz konuşamazken Dakk Gaak falan diye sesleniyordu Duck'a :) )
E böyle koşturunca tabi kaybetmeme amaçlı yürüdükçe viyk viyk öten minik ayakkabılar giydirmişler ve bu Duck'ın inanılmaz hoşuna gitti. Ayaklarını yaladı, bacaklarını yaladı, bezini kokladı, yanaklarını yaladı delirdi sevinçten. Bebek de öyle, Duck yaladıkça kıkır kıkır. Annesi köpeklerden korkarmış ama o da çok seviyor Duck'ı , hayatımda dokunduğum ilk köpek dedi :) En son artık bebek de Duck'ı yalamaya başladığında daha fazla kötü örnek olmadan biz gidelim dedik :)
Orhun abisi geldi arada, onunla eğlendiler..
Bir gün denize her gün girebileceğimiz yazlık modunda bir evde, çok daha mutlu ve anne-baba-ördekli günler hayaliyle geçiriyoruz zamanı..
Sıcak sıcak çok sıcaak.
Ördek ailesi olarak sürekli heh heh halindeyiz, dil dışarda, vücut taşlarda geçiyor günler.Sıcak olunca zaten yemek yemeyi sevmeyen bünye iyice mıymıylanıyor diye milupa organik serisine ve evde pişirdiğim kabak-havuç-pirinç-et/tavuk mamasına devam. Tabi bunlar hep kuru mamanın üstüne. Arada peynir, light ton balıgı, yogurt ve benzeri seyler de ekliyorum mecburen cunku sabah yedigi karisimi aksam yemeyen bir kopekten bahsediyoruz burda :)) Elimle tek tek yedirdiğim anları yazmak bile istemiyorum :D
Dün akşam alt yolda yeni taşınan AÇK ve sahipleri ile karşılaştık. Sahibi Duck'a ödül bisküvisi verdi, bizimki lütfedip aldı kibarca ama sonra gitti ilerde tükürdü, rezillik! :)) Ödül bisküvisini tüküren köpeği de ilk defa görüyoruz deyip gülüştüler. Sonra tabi onların köpeği kaptı büyük bir aşkla. Bizimki de tiksinerek bakıyor hala.
Sonra sonraa baba eve gelmeyeli uzun zaman oldu diye Duck'ın mızmızlar da arttı. Akşamları beklerken kafa aşağı sarkmış bir şekilde camda uyuyakalmalar, dolabın baba kısmını açtırıp kıyafetlerini koklayarak uyuklamalar falan devam ediyor. Arabanın baba koltuğu bölümünü de koklamayı ihmal etmiyor tabi her giriş çıkışımızda, maksat gelen-giden var mı bir bakmak tabi. :)
Bana yapışıklık da tam gaz devam ediyor. Bir organım gibi görmeye başladım artık. Tuvalette iki saniye fazla kalsam başlıyor hemen viykler, kapı tırmalamalar. Yürüyüşleri ne kadar uzatsak kardır mantığımız da devam.
Yürüyüş bitince de tenis kortunun karşısındaki bankta oturup serinlemeye çalışıyoruz, öyle giriyoruz eve.
O banklar doluysa tabi bütün bahçeli evlere imrenerek söylene söylene evimize dönüyoruz.
Geçen gün sabah yürüyüşümüz sırasında evden çıakr çıkmaz bir kokuya takılıp hızlı hızlı kokuyu takip etmeye başladı. Bir süre sonra öyle bir çekti ki koku aşkından, iki saniyede elimden kaçtı tasma, bizimki takır tukur koşturuyo ve evet beklenen an, yol 3e ayrılıyor ve bizimki ne taraftan koştu bilemiyorum. Yolların başından bağrınıyorum Daaak daaak diye ama ne tasmanın takırtı sesini duyuyorum ne başka bir ses. Tamam dedim gitti yine bizimki, bulamam da artık, kim bilir kimin dişisine kaptırdı kendini. Bir adam gördüm anlatmaya çalışıyorum beyaz koşturan köpek gördünüz mü falan diye derken bir baktım geliyor benimki bir panik içinde tangır tungur. O elimi acıttığı için sinir olduğum 2senelik flexi si de hala sağlam bir şekilde.
Kafa yine eğik tabi, sanki senelerdir dövüyormuşuz gibi. Kızamıyorum da, neyse azcık tripleştik geçti gitti.
Bu sabah da Nancy nin kızı ile karşılaştık. Geçen sabah Duck'ı gördüm alt yolda, tasmasıyla kaçmış. Nerde annen dedim, etrafa bakınıp panik içinde birden kaçtı ben tutamadan diyince anladık ki o gün kara kız Darcynin kokusunun peşinden koşmuş ve ancak onlar annen nerde diye sorunca jetonları düşüp yanıma gelmiş bi panik, şaşkolozum benim.
Dişi kokusu alınca tüm akıl uçuyor.
*
Bu arada, başarabilirsek bu haftasonu annemlerin yanına gidicez yazlığa.
Duck için tatil ama benim için azcık psikolojik işkence modunda geçicek. Şimdiden başladım paniklerime. Çünkü sitenin 15senelik bekçi köpeği Kartal'dan inanılmaz derecede korkuyorum. Gözümüzün önünde 2 köpeği boparak öldürmüşlüğü var. Hala köpek kavgalarının bir numaralı ismi. Sitede kimse de bir şey demiyor bu duruma hatta tuhaf bir şekilde hoşlarına gidiyor sanırım. Kartal bizim sitenin köpeği diye gururlanarak dolaşıyorlar.
Geçen sene annemle hatta orhunu da alıp 3 kişi dolaştırıyorduk Duck'ı. Birimiz Duck'ı tutuyor, birimizin elinde sopa, birimizin elinde su, bende Dazer. Duck'ı tutan ortada.. Gören de bizimki vahşi sanır ama tüm çabamız ödlek sıpayı korumak. Bazen imreniyorum baskın karakterli köpeği olanlara.
Veteriner de olmadığı için yakınlarda ve işin fenası merkeze uzak, arabanın da olmadığı bir yer olduğundan paniklerim iyice artıyor. Tüm vet numaralarını kaydettim, ilk yardım çantası falan da hazırladım ama umarım geçen seneki gibi hiç bir şeye ihtiyacımız kalmadan mutlu mesut döneriz evimize.
Bu da günün bonus fotoğrafı, pınar sütümüz bitmiş, çok yazık bize! :))
Yeni kırmızı oyuncağını ağzından hiç düşürmediği ve eve de sığamadığı için öğlen havanın da serin olmasını fırsat bilerek frizbimizi de alıp basket sahasına çıktık.
Kendi kendimize koştururken Nancy ve köpekleri ile karşılaştık
Darcy (siyah olan) ve Peanut.
Nancy barınak gönüllülerinden. Barınaktan birkaç köpek alıp onları iyileştirip sahiplendiriyor. Ama Darcy ve Peanut vermeye kıyamayıp kendi sahiplendiklerinden.
Darcy birazcık tatlı cadı ama Peanut pamuk gibi bir köpek.
Birlikte çok eğlendik.
Anneye küçük gelen şortlu pijama takımı 19.85 Öpcük Lirası
Bu sıcak yaz günlerinin olmazsa olmazı şapka 4,50 Öpcük Lirası
Vee,
Galatasaray'ın yeni formasını destekleme şal'ı 20,65 Öpcük Lirası
Duck ile böyle eğlenmek paha biçilemez.. :))
Dünün sıkıntısının ardından bugün inanılmaz eğlenceli bir gün geçirdi Duck.
Evde tüm gün benimle oturma yalnızlığını gidermek için yolda onu sevme potansiyeli olan insanların önünde oturup sırnaşma çabaları, parkta boynuna atlayan çocukları yalamak ve daha çok sevdirmek ve de eve gelen kuryelere-yemek getirici abilere sırnaşma halleri sergileyen Duck'ın günüydü bugün :))
Sabah sıcak diye erken kalktık tabi, yürüyüş oyun derken birlikte uyukladık tüm gece sıcak nedeniyle ayrı yatmanın acısını çıkarır gibi :)) (duyan da ayrı şehirlerde kaldık sanır, birimiz koridorda birimiz yatakta yani)
Öğlenden sonra ilk kargomuz geldi.
Yeni mama ve yanında hediye verilen ödül bisküvileri!
Kocaman da bir kutuya koymuşlar, kutudan çıkan herşeye sevindiğimiz için Duck da girdi kutuya ve birlikte "o da kutudan çıktığı için" sevindik :)) Resmen ufak bir çocuk :D
Ardından tabi en büyük sevdası karton kutu parçalama faslı başladı, kutu da büyük olunca tabi 1saat oyalana oyalana, o odadan bu odaya taşıya taşıya parçaladı kutuyu şimdi de uyur dinlenir derken Orhun abisi geldi.
Birlikte kudurdular, dondurma yediler, koşturdular.
Yine tamam artık oturur dinleniriz dedik ki ikinci kargomuz geldi.
İnternet alışverişinin en güzel yanı bu kargoyla gelme olayı sanırım. Duck da benim gibi hatta tüm kızlar gibi yeni herşeye bayıldığından bu duruma çıldırıyor sevinçten :D
Bu seferki kutumuzdan da yine isimlikler (tatilde kaybolmasın), seyahat sulugu (sırf benim merakımdan), birkaç ödül ıvır zıvırı (sıkılıp eve dönelim triplerine girerse oyalamalık) ve de en önemlisi deniz oyuncağı batmayan kırmızı frizbimiz çıktı.
Frizbi ile kıkır kıkır evin içinde koştura koştura deliler gibi oynadılar orhunla, iki dk fotograflarını çekemedim :D Ve sonrasıda tabi yine kutuyu parçalama telaşı..
Artık en sonunda kendi oyuncak kutusunun başında uyuya kaldı.
Yarın bugüne göre pek bir sakin geçicek ama inşallah mıyk mıyk yapmaz yine, mutlu bir gün olur :)